Tükürük Bezi Taşı Tedavisi

Tükürük bezi taşı, oldukça sık görülen tükürük bezi hastalıklarındandır. En sık olarak submandibuler bez (çene altı tükürük bezi) de görülürken, daha seyrek olarak da parotis ( kulak önünde bulunan bez) glandı kanalında görülür.

Tükürük kimyasal bileşimindeki değişimlerin kalsifikasyonlara neden olduğu düşünülür. Çene altı tükürük bezi salgısı saf musinöz dediğimiz, koyu kıvamlı, jelatinöz (sümüksü) yapıdadır. Bu bezin kanalı da yer düzlemine paralel ve kısmen de yer düzleminin zıddına, yukarı uzanım gösterebilir. Anatomik kanal özelliği ile akımın yer çekiminin kısmen tersine olması, koyu kıvamlı salgı üretiyor olması nedeni ile taşların çene altı bezinde daha fazla olduğuna inanılmaktadır. Parotis bezinin salgısı ise saf seröz dediğimiz akışkan, su inceliğindedir. Bu nedenle daha az akım yavaşlaması ve içeriğindeki minerrallerde çökelme eğilimi olduğu düşünülür. Kanalların uzun ve/veya kıvrımlı olması, ağıza açıldığı yerlerdeki darlıklar da akımı yavaşlatarak çökelmelere ve taş oluşumuna yol açıyor olabilir.

Siyalendoskopi- Prof. Dr. Haluk Özkarakaş

Taş belirtileri; özellikle yemek yeme sırasında artan çene altında veya kulak önünde (hangi salgı bezinin kanalı tıkanmaktaysa orada) ağrılı şişlik olmasıdır. Ekşili gıdalar alınması sırasında şişlik daha da hızlı oluşabilir.

Tükürük bezinin yapmakta olduğu salgı, kanal içindeki taşı adeta bir derenin önüne kattığı taşları sürüklemesi gibi kanalın boşalma ağzına doğru sürüklerken, taş önünde kanalın en dar yeri olabilecek bir yere dayanır, sıkışır. Ardından oluşmakta olan tükürük salgısı artık kanaldan akıp boşalamayacağıldan, taşın gerisinde, sonuçta da bezin içine doğru hidrolik basıncı artırır. Bu durum bezde şişmeye, doğal olarak da kapsülünün gerilmesi ile ağrıya neden olur.

Küçük bir taş bulunuyor olması durumunda yeme aktivitesi bırakıldığında tükürük salgısının azalması ile taş sıkıştığu yerden ayrılır, kenarlarından yavaşça tükürük geçişi olur ve ağıza boşalarak ağrı, şişliğin geçmesi gerçekleşir. Bu durum sıkça tekrarlarsa veya taşın büyük olması nedeni ile kanalın açılmaması dudumunda salgı bezinde apseye kadar varan enfeksiyonlar oluşabilir.

Tanı

Öyküde özellikle yemek aktivitesi sırasında şişen sonrasında inen şişlik, ağrı belirgin semptomlardır. Ultrasonografik incelemede taşın belirlenmesi genellikle çok kolaydır. Bilgisayarlı tomografi de kullanılan tanı yöntemlerimizdendir.

Sialo endoskopi; hem tanıda, hemde tedavide kullanmakta olduğumuz özgün ve çok etkin bir yöntemdir. Sonuç olarak Sialolithiazisin Tanısı güçlük oluşturmayan bir durumdur.

Tedavi

Taşın çıkartılmasından oluşur.

Taş çok küçük ve kanalın ağıza açıldığı alana yakınsa, topikal anestezi ardından minik bir kesi ile çıkartılabilir. Sonrasında hasta normal yaşamına devam eder.

Daha sık olarak Sialoendoskopik yaklaşımla taşın çıkartılması sağlanmaktadır. Lokal anestezi ile sialoendoskopu tanısal yaklaşımda da kullanmaktayım. Ancak endoskopik taş çıkartılması duruma göre uzun sürebilen bir operasyon olması nedeni ile endoskopik yöntemle taş çıkartılması operasyonu genel anestezi ile yapılmaktadır. Kanalda olan taşlar kolaylıkla çıkartılabilir. Bez-kanal bileşimine yerleşmiş olan taşlarda kırılıp parçalara ayrılarak çıkartılması işlemi kısmen zaman alıcı olsa da tükürük bezinin korunması amacı doğrultusunda sialolithiazis tedavisinde günümüzün en etkin, konservatif yaklaşımıdır. Sialoendoskopi yaklaşık on yıldır kullanım alanımızdadır. Daha öncesinde (ki halen nadir de olsa tükürük bezinin alınması gerekmektedir) büyük olan taşlar nedeni ile özellikle de çene altından yapılan cilt kesisi ile tükürük bezini alarak feda ettiğimiz olmuştur.

Sonuç olarak; organ koruyucu olma prensiplerimiz adına SİALOENDOSKOPİK yaklaşımla tükürük bezi taşlarını çıkartarak glandın normal fonksiyonunu kazanmasını beklemek bizi mutlu etmektedir.