İyi Huylu Larinks Lezyonları
İyi huylu larinks lezyonları sıklıkla sesin yanlış kullanılması sonucu gelişirler. Bazılarında sigara kullanımının da belirgin etkisi bilinmektedir. Hemen tümü ses telleri (vokal kord: VK) üzerinde veya kenar kısmında görülürler.
Vokal Kord lezyonları içinde de en sık görülen Vokal Kord nodülleridir. Vokal Kord kistleri, Polipleri, Reinke ödemi de daha az oranda olmak üzere benign karakterli Vokal Kord lezyonları arasında yer alır.
Vokal Kord Nodülleri
Esas olarak sesini patlamalı tabir edeceğimiz şekilde kulananlarda, yüksek sesle konuşma eğilimi olanlarda, uzun süre konuşması gereken veya konuşanlarda sık gözlemlenir. Sürekli vokal kordların birbirine sertçe çarpıyor olması sonucunda bir koruma mekanizması olarak ortaya çıkar. Bunu, kunduranın devamlı vurduğu (bası yaptığı) ayak cildi alanında görmekte olduğumuz nasıra benzetebiliriz. Devamlı darbe sonucunda doku darbenin etkisini azaltmak için çarpmanın en yoğun olduğu nokta veya alanda kendisini kalınlaştırır. Bu dudum her zaman için iyi tabiatlıdır. Yani kansere dönüşme eğilimi yoktur, başka bir deyişle kanser öncülü değildir.
En sık rastlanan belirtisi ses kısıklığı, Diplofonik (çift tonlu ses) olmaktadır. Ağrı veya başka bir semptomu genelde yoktur. Uzun süre konkuşma eğiliminde olan kişiler konuşmalarının ilerleyen evrelerinde gırtlak çevresinde (kas spazmı-kraplarına bağlı) ağrıdan da yakınabilirler.
Bağırarak oynama eğilimindeki çocuklarda, öğretmenler gibi sesini uzun süreli ve hitabet şeklinde kitlelere ulaştırmak durumunda olanlarda, pazar yeri satıcılarında sık görülür.
Vokal Kord Nodüllerinin Tedavisinde öncelikle ses eğitiminden, yani hastanın sesini doğru ve etkin kullanmasını yeniden öğrenmesi/öğretilmesi (fonoterapi) ile sağlanır. Bu yöntemlerle hemen daima nodülün gerilemesi (tıpkı vurmayan bir kundura ile değiştirildiğinde ayaktaki nasırın düzelmesi gibi) sağlanabilir. Bu sağlanamadığı veya uzun süre tedavi edilmemesi nedeni ile düzelme olmazsa mikrocerrahi tekniklerle, genel anestezi altında nodül çıkartılır. Ancak etkin ses terapisi sağlanamaması durumunda, yani operasyon sonrasında eskiden edinilmiş olan ses kullanma şeklinin devam ettirilmesi durumunda nodülün tekrarlaması da kaçınılmaz olacaktır.
Operasyon sonrası, ağrılı bir süreç olmayıp, şahsi uygulamamda ses kısıtlaması uygulamasam da (operasyonun hemen sonrasında normal tonda konuşmayı öneriyorum) günlük iletişim için gerekli olan ses şiddeti ve tonunda konuşmaya izin veriyorum. Ancak hitap konuşmalarının ve/veya uzun süreli telefon konuşmalarının kısıtlanmasını önermekteyim. Su tüketiminin artırılmasını da önemle vurgulamaktayım.
Vokal Kord Polibi:
Ani ses travması sonrasında ( maçlarda tezhürat ile, ani strese bağlı şiddetli ses yükseltme vs.) gibi nedenlerle mukoza altında bir kanama sonrasında, mokoza altı damarların genişleme göstermesi ile, takip/ tedavi edilmeyen nodüllerin büyümeye devamı gibi pek çok nedene bağlı gelişebilir.
Ses kısıklığına, kitlenin büyüklüğüne bağlı olarak seste kalınlaşmaya da neden olabilir. Ağrı oluşturmaz. Çok büyümesi halinde nefes darlığı da yapabilir.
Kanserleşme eğilimi bulunmamakla beraber muayene sırasında görülen kitlenin kanser hücresi içerip içermediği anlaşılamayacağından mikrocerrahi yöntemle alınarak patolojik incelemesinin yapılması, hem doğru (gerekirse genişletilmiş cerrahi yapmak amacı ile) tanı ve tedavinin planlanması için çok önem taşımaktadır.
Operasyon yine mikroskopik görüş altına, genel anestezi ile yapılmaktadır. Operasyon sonrasında şahsi uygulamamda patlamalı ses kullanımının (tezahürat gibi) yapılmamasını öneriyorum. Normal ses tonunda konuşma ve iletişime kısıtlama yapmamaktayım. Yine sigara azaltılması, su içilmesinin özendirilmesi de önem verdiğim uygulamaların arasındadır.
Vokal Kord Kistleri:
Ses telinin üzerinde veya serbest kenarında bulunan kistik (içi koyu kıvamlı sıvı) içeren düzgün yüzeyli oluşumlardır. Tek semptomu ses kısıklığıdır. Tedavisi mikroskopik görüş altında, genel anestezi altında mukozaya yapılacak kesi ile mukozaya minimal zarar vermeye çalışılarak altındaki kist çıkartılır, mukoza tekrar yerine yatırılır. Mukozanın azami korunmaya çalışılması sonrasında ses kalitesinin sağlanması açısından önemlidir.
Kontakt Ülser ve Reperatif Granülom:
Herhangibir nedenle gastrik veya (daha çok) trakeal entübasyon geçirmiş olan hastalarda entübasyon tüpünün basısı veya ucunun zarar vermesi ile, ve/veya tedavi yapılmamış gastroösefageal, larengofarengeal reflü hastalarında reflü materyelinin vokal kordların bağlandığı aritenoid dediğimiz kartilajların ön yüzünde veya ses telinin arkada aritenoide komşu alanında bir doku yaralanması (ülserasyon) oluşur. Buna kontakt ülser adı verilir.
Entübasyonun uzun süreli olması veya reflü devamı nedeni ile bu ülserasyon alanında vucut koruma amaçlı (reperatif) bir doku geliştirir. Polip benzeri bir doku olmakla beraber görüldüğü yer itibarı ile polipten ayrılır. Ek olarak kontakt ülser aşamasında ülserin olduğu taraftaki kulağa yayılan ağrı da hasta sorgulaması aşamasında ifade edilebilir.
Tedavisi; mümkün olan en kısa zamanda entübasyonun sonlandırılması veya yolunun değiştirilmesi, reflüye bağlı veya reflünün de etkenler arasında olduğunun düşünülmesi durumunda gastroösefageal reflünün tedavisi gereklidir. Granulasyon dokusunun sadece/basitce alınması, etkenin veya hazırlayan (reflü gibi) faktörün devam etmesi durumunda yeterli olmayacak, granulomun tekrarlaması ile sonuçlanabilecektir.
Vokal Kord Oluğu (Sulkus vokalis):
Vokal Kord serbest kenarında görülen gamze veya oluk şeklindeki çukurcuklardır. Vokal kordun serbest kenarının (fonasyon sırasında) olması gerektiği gibi salınanaması nedeni ile ses kalitesinde belirgin bozulma oluşur. Konjenital (doğumsal nedenli) olabileceği gibi, vokal kordda bulunan kistlerin kendiliğinden açılması, travmatik ses teli yaklaşımlarına da bağlı olarak gelişebilir.
Tedavisinde yağ enjeksiyonu, mukozal flep kaldırılması, ses terapisi gibi çeşitli kombine yaklaşımlar bulunmaktadır. Ancak iyi karakterli VK hastalıkları içinde tedaviye en dirençli olan tür olduğu söylenebilir.
Reinke Ödemi
Vokal Kord mukozal kaplaması ile VK kas tabakası arasındaki yumuşak bağ dokusu ile dolu potansiyel bir alan (bölge) bulunur. Bu alana Reinke Measfesi denir. Burası pastanın üzerindeki jölenin sallanmasında olduğu gibi ses telinin kas dışındaki kısımlarının fonasyon (ses çıkarma girişimi) sırasında salınımının olması gerektiği gibi sağlanmasında büyük rol oynar. Esasen sudan zengin bir dokusu bulunur. Reinke alanında önce sudan sonra proteinden zengin koyu kıvamlı bir materyelin birikmesi ile Reinke ödemi oluşur. Ses telinin kütlesi arttığı için hastanın sesi kalınlaşır. Uzun süreli sigara kullanımı önemli etkenlerindendir. Tedavi edilmemiş Tiroid hormonu salgı eksikliğinde (hipotiroidi) de görülebilir.
Muayene sırasında ses telleri kalınlaşmış görünümde,sosis benzeri bir durumdadır.
Operasyonda keskin bir mikrobıçak ile mukoza kesisi yapıldıktan sonra mukoza altında bulunan yapışkan kıvamlı (bazen sakız kıvamında) sıvının boşatılması ameliyatın ana prensibini oluşturur. Mukoza çıkartılmasının da gerekli olabileceğini savunan görüşler olmakla beraber şahsi uygulamamda mukoza çıkartmamaya ( sonrasında VK sulkusu oluşabilir düşüncesi ile ) özen göstermekteyim.
Sonuç olarak;
İyi tabiatlı vokal kord lezyonları ses terapisi, medikal tedavi, mikrocerrahi yaklaşımlarının tekil veya kombine uygulamaları ile önemli oranda başarılı şekilde tedavi edilebilmektedir. Önemli olan operasyon sırasında vokal kord mukozasına en az hasarı vererek lezyonun çıkartılmasının sağlanmasıdır. Hemen daima ses terapisinin de tedaviye eklenmesi gerekli olmaktadır.